Hutbe-i Şamiye Risalesinin Kimliği

🕒 19.06.2025 00:29 👁️ 182 görüntülenme ❤️ 5 beğeni

Hutbe-i Şamiye Risalesinin Kimliği
Hutbe-i Şamiye Risalesinin Kimliği

   Hutbe-i Şamiye, Üstadın 1911’de, 35 yaşında iken Şam Emeviye Camii’nde vermiş olduğu bir Cuma hutbesi ve bu hutbenin kitaplaştırılmış ismidir. Hutbenin aslı Arapça olup orijinal ismi “El-Hutbetü’ş-Şamîye”dir. Bu hutbe, hatibinin ifadesiyle, “Zamanı geçmiş eski bir hutbe değil; belki doğrudan doğruya, 1327’ye(m.1911) bedel 1371’de(m.1951) ve Cami-i Emevî yerine âlem-i İslâm camiinde, üç yüz yetmiş milyon bir cemaate hakikatli ve taze bir ders-i içtimaî ve İslâmîdir.”
   Hutbe-i Şamiye’nin irad edildiği cemaat, sayıca 10 bin civarında olup bu cemaatin içinde, yaklaşık 100 civarında âlim bulunmaktaydı. Hutbe, Şam halkının, bilhassa âlim kimselerin ısrarlı teklifleri üzerine okunmuştur. Üstad tarafından okunan bu hutbe, gerek şekil ve gerekse muhteva itibariyle alışılagelen hutbelerden çok farklıdır. Hutbeden daha çok, bir manifestodur. Bu manifestoda, İslâm âleminin geri kalmışlığının nedenleri ve ilerlemesinin temel dinamikleri birlikte sunulmuştur. Bir başka ifadeyle, Müslümanların duçar oldukları maddi-manevi hastalıklar, ilaç ve tedavi yöntemleriyle birlikte arz edilmiştir. Hem de bütün çözümleri, “Eczahane-i Kur’aniye”den göstererek…
   Hutbe-i Şamiye, irad edildikten hemen sonra, bir hafta zarfında iki defa basılır. Şam’da bu rağbete mazhar olurken, aynı rağbeti İstanbul’da da görür. Zira Mart sonunda Şam’dan ayrılan Said-i Nursî Hazretleri, 1911’in Nisan ortalarında (15-20 arasında) İstanbul’a ulaşır. Gelir gelmez, aynı yıl zarfında “El-Hutbetü’ş-Şamîye”nin ilk İstanbul baskısı gerçekleştirilir. Bu baskının muhtevasına, “Devâü’l-Ye’s” adlı risale de eklenerek, kitabın hacmi birazcık genişletilir. 1912’de ikinci kez basılan kitap, bu sefer “Teşhis-i İllet” adlı makalenin ilave edilmesiyle neşredilir. Bir üçüncü baskısı ise, 1922 yılında Evkaf-ı İslamiye Matbaası'nda gerçekleşir ki, bu sefer “Hutuvât-ı Sitte” adlı risalenin eklenmesiyle birlikte yayınlanır. Bütün bu basımlar, Arapça lisanıyla yapılmıştır. Doğal olarak, tesir sahaları da Arapçayı bilenlere münhasır kalmıştır.
 
Üstadın 1911’de İstanbul’da “Matbaa-i Ebû Ziya”da bastırdığı  “Devâü’l-Ye’s” ilâveli Arapça El-Hutbetü’ş-Şamiye’nin kapağı ve ilk sayfaları
   Tarih 1951’i gösterdiğinde ki Üstad, Emirdağ esaretini yaşamaktadır, bizzat kendisi Arapçasını tercüme ederek, Türkçe “Hutbe-i Şamiye” adıyla umumun istifadesine sunar. Türkçe tercümede, kendine has izah ve üslubuyla Üstad, bazı şerhlerde bulunarak Arapça aslını biraz daha genişletir. Ayrıca eski makale ve nutuklarından da bazılarını ilave ederek Talebelerinden Hüsrev Altınbaşak’a yazdırtır. Osmanlıca alfabesiyle yazdırılan bu tercüme, Eskişehir’de teksir ettirilerek geniş kitlelere ulaştırılır. Daha sonra müteaddit kimselerce ve farklı yazılarla kitabın el yazmaları çoğaltılır. Bu gün için, matbu Arapça nüshaların dışında, onlarca farklı kalemle yazılmış el yazma nüshaları bulunmaktadır. (Hüsrev Altınbaşak, Nazif Çelebi, Ceylan Çalışkan, vb.lerinin nüshaları gibi…)
 
Hüsrev Altınbaşak’ın hattıyla yazılan teksir  “Elhutbetü’ş-Şamiye”nin tercümesinin kapağı ve hutbenin ilk sayfası
   1952 yılında ise, Üstad tarafından genişletilerek tercüme edilen Hutbe-i Şamiye, arkasına ilave edilenlerle birlikte, Üstadın kardeşi Abdülmecid Nursî(Ünlükul) tarafından Arapçaya tercüme edilir. Böylece kitap ikinci bir Arapça versiyonuyla İslâm âleminin ve Arapçaya vakıf kimselerin istifadesine arz edilir. Bu tercüme, Türkiye, Suriye ve Mısır gibi ülkelerde müteaddit defa basılarak büyük istifadeye vesile olmuştur. Tarih 1973’e gelindiğinde, Asım Hüseyni isimli şahıs tarafından –Arapçadaki lisanî gelişme ve değişmeler de dikkate alınarak– yeni baştan Arapçaya çevrilmiştir. Birkaç baskısı yapılan bu çeviriyle, Hutbe-i Şamiye’ye olan rağbet ve teveccüh bir kat daha artmıştır.
   İlk Arapça aslı, orta boy bir kitabın ebadıyla yaklaşık 9 sayfa kadardır. Bir hutbenin süresi dikkate alınırsa, birazcık uzunca sayılmakla birlikte, ihtiva ettiği konuları itibariyle ise adeta bir deryadır. Hutbe-i Şamiye eseri;, Bediüzzaman’ın İslâm ve dünya siyasetine, İslâm ve Avrupa medeniyetine; artısı ve eksisiyle her iki dünya ve medeniyetin karşılaştırılmasına dair siyasî ve sosyolojik tespitlerini kapsamaktadır. Hutbe-i Şamiye, esaret altında olan Müslüman memleketlerin kurtulacağına, gaflet ve tembelliğe yatmış Müslümanların uyanacağına, zamanın ve şartların İslâm’ın lehine gelişeceğine, İslâm’ın fıtrat ve tabiatındaki potansiyelin bütün şaşaasıyla tezahür edeceğine dair umutları aşılamasıyla, İslâm âlemi için bir şahlanış döneminin başlayacağına dair müjdeler vermektedir.
   Evet, Üstad’ın siyaset ve içtimaiyata dair görüşlerini öğrenmek isteyenler, bunları derli-toplu olarak Hutbe-i Şamiye’de bulabilirler. Hutbe-i Şamiye, müellifin “siyaset” ve “idare-i İslâmiyeye” temas eden ve her zaman için gençliğini, tazeliğini muhafaza eden kalıcı bir dersidir. Aynı halde, siyasetçilere ve idare ehline karşı İslâm siyasetini savunan ve gerçek “kurtarıcı” siyasetin nasıl olması gerektiğini ortaya koyan içtimaî bir projesidir.
   İlk sıralarda “Mektubat” mecmuasının ahirine ilhak edilen ve halen de kimi neşriyatlarca bu konumu muhafaza edilen Hutbe-i Şamiye, mevzu ve muhtevası itibariyle müstakil bir hüviyet arz ettiğinden, bu gün için, yayınevlerinin birçoğu tarafından bağımsız olarak neşredilmektedir.
   Hutbe-i Şamiye eseri; Üstad’ın diğer eserlerinde olduğu gibi, suikasta uğramış eserlerindendir. Özellikle kitabın arka kısmındaki makale ve nutuklarda büyük tahribat ve tebdilatlar yapılmıştır. Buna yeltenen zihniyet, özellikle “Kürd” ve “Kürdistan” gibi ifadeleri, acımasızca tırpanlamış, sözüm ona eseri yumuşak ve herkese hitap eder kıvama(!)  getirmişler. Kendilerini Üstad’ın neşriyat varisi, hatta –sözüm ona– resmî vekâletnamelerle kendilerine Nur’ların hakiki sahibi görenlerin bu girişimleri elbette affedilir cinsten değildir. Bu mevzu farklı bir çalışmanın alanına girdiği için, sadece bir örnekle yetineceğim. 
 
Ceylan Çalışkan’ın hattıyla Hutbe-i Şamiye'den bir sayfa

Tahrifatçı kimselerce bastırılan Hutbe-i Şamiye’nin tercümesinden bir sayfa
   Yukarıdaki Arapça aslı ve Hüsrev Altınbaşak’ın altı çizili sayfasında olduğu gibi, Ceylan Çalışkan’a ait bu sayfada da “Evet biz Kürdler” ifadesi açıktır. Ancak hemen yanındaki Latince neşriyatın aynı sahifesinde bu kelimenin “Evet, bizler” şeklinde tahrif edildiği açıktır. Kimdir o “bizler”?!...
  
Ahmet Nazif’in yazdığı Hutbe-i Şamiye’nin Kapağı

Ahmet Nazif’in yazdığı Hutbe-i Şamiye’ye Üstadın Yazdığı Dua

Selâm hidayete tabi olanların üzerine olsun. Rahmet, Üstad-ı Azam’ın ruhuna yağsın. Âmin…

Yunus İPEK / 17.06.2025

 
Paylaş:

Yorum Yap

💬 Yorumlar
Henüz hiç yorum eklenmedi. İlk yorumu siz yapın!

Bu içerik faydalı oldu mu?