Mektubat'ın Kimliği

🕒 19.06.2025 01:14 👁️ 167 görüntülenme ❤️ 5 beğeni

Mektubat'ın Kimliği
Mektubat'ın Kimliği

MEKTUBAT
Zülküf Karakoç/21.06.2025
   Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi'nin Mektubat kitabı 1929 - 1934 yıllarında birinci talebem ve benim varisim[1] dediği İbrahim Hulusi ağabey tarafından sorulan suallere verilen cevaplardır.
   Mektubat kitabının içerisinde; 27. Mektup olan Barla Lahikası, Kastamonu Lahikası ve Emirdağ Lahikasının mektupları bulunmakta ve bu mektuplar, 1929 - 1960 yılları arasında yazılmıştır.
   Farklı tarihlerde yazılmış olan İşarat-ul İ'caz ve Lemaat kitapları da Mektubata eklenmiştir. İşarat'ul İ'caz eseri, 1916 - 1918 yıllarında birinci dünya savaşında at sırtında yazılmış olup sonradan otuzuncu Mektup olarak, Lemaat eseri ise 1921 yılında ramazan ayında yazılarak bilahare Mektubata eklenmiştir. Hatta Lemaat eserine, ramazan ayında yazıldığı için ismine kitab-ı ramazaniye ismi verilmiştir.
   On Dördüncü ve Yirmi Beşinci mektuplar ise telif edilmemiştir. Üstad, Yirmi Beşinci mektup için ise şunu söylemiştir: “Sure-i Yasin'in yirmi beş ayetine dair yirmi beş nükte olmak üzere rahmet-i ilahiyeden istenilmiş fakat daha zamanı gelmediğinden yazılmamıştır.”[2]
   Bediüzzaman, eserlerinin tahrifat ve değişikliklerden korunması adına, sıhhatin muhafazası için özellikle şu ihtarlarda bulunmaktadır:
   1-Yirmi üçüncü mektupta kendsine yöneltilen bir takım sorulara karşı “Yazılan galip Sözler ve Mektublar, ihtiyarsız, def'î ve âni bir surette kalbe geliyordu, güzel oluyordu. Eğer ihtiyar ile Eski Said gibi kuvve-i ilmiye ile düşünüp cevap versem, sönük düşer, noksan olur.”[3] diyerek teliflerinde müdahalenin yapılmaması için ciddi bir hatırlatmada bulunur.
   2-“Vekilimiz Ahmed Bey'e haber veriniz ki, müdafaayı makine ile yazdığı vakit sıhhatine pek çok dikkat etsin. Çünkü ifadelerim başkasına benzemiyor. Bir harfin ve bazen bir noktanın yanlışıyla bir mesele değişir, mana bozulur.”[4]
   3-“Kur'an'ın bir nevi tefsiri olan Sözler'deki hüner ve zarafet ve meziyet kimsenin değil; belki muntazam, güzel hakaik-i Kur'aniyenin mübarek kametlerine yakışacak mevzun, muntazam üslup libasları, kimsenin ihtiyar ve şuuruyla biçilmez ve kesilmez. Belki onların vücududur ki öyle ister ve bir dest-i gaybîdir ki o kamete göre keser, biçer, giydirir. Biz ise içinde bir tercüman, bir hizmetkârız.”[5]
   Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi ömrünün nihayetine kadar yazdığı eserlerinin tamamını bizzat kendisi tarafından tashihi yapılarak sıhhatini muhafaza etmeye çalışmıştır.
   Risale-i Nur’un fıtri Şekli: mektuplar yoluyla yayılmasıdır. Üstadımız, 1926'dan itibaren sürgün ve gözetim altında yaşarken, talebeleriyle doğrudan ders yapma imkânı bulamadığından ilmi ve imani derslerini mektuplar yoluyla ulaştırmıştır.
   Mektubat ismiyle bu konuların bir araya getirilmesi, hem okuyanlar hem de talebeleri için erişimi kolaylaştırmıştır. Risale-i Nur’un Tertibinde kolaylık sağladığı gibi, sistemli ve düzenli şekilde yayılmasına da katkı sağlamıştır.
   Bu açıklamalardan sonra Mektubat eserindeki içerikler hakkında özet bir bilgilendirme yapılacaktır:
Birinci Mektup
   1929 yılında yazılan bu mektup, dört sualin cevabıyla birlikte, birçok meseleye ışık tutan gayet güzel bir risaledir.
   Birinci sual: Hz. Hızır (A.S)'ın hayatta olup olmadığı hakkında sorulan soruya, hayatın 5 tabakasının olduğu Hızır (A.S)'ın ikinci tabakada olduğunu vurguluyor. İsa peygamberin, İlyas peygamberin, şehitlerin ve kabir ehlinin de kendine göre farklı hayat tabakasında olduğunun izahı yapılmıştır.
   İkinci sual: Ölümün, hayat gibi halk olunduğu ve insanlar için dünya hayatında bir nimet olduğunu açıklanmaktadır.
   Üçüncü sual: Cehennemin nerede olduğu ile ilgili soruya, küçük ve büyük cehennemin olduğundan bahsetmektedir. Dünyanın merkezinde ki ateş kütlesinin küçük cehennemin görevini görmekte olup, ileride büyük cehenneme dâhil olacağını söylemektedir.
   Dördüncü sual: Aşk-ı mecazi ile aşk-ı hakiki nedir? Hemen hemen herkeste bulunan mecazi aşk, aşk-ı hakikiye dönüşebilir mi? Hakikatının izahı yapılmıştır.
İkinci Mektup
   1930'da yazılan bu mektupta, altı farklı önemli noktadan hareketle hediyeleri kabul etmemesinin sebeplerinin izahını yapmıştır. Bu zamanda dine hizmet edenlerin ve insanlara nasihatte bulunanların bu hususlara dikkat etmeleri gerektiğini izah eder.
Üçüncü Mektup
   1930 yılında yazılan bu mektup, Hulusi isimli talebesine gönderdiği bir mektup olup hissiyatını terennüm ederek Kur'ân-ı Kerim’in, yıldızların doğuş ve batışı üzerine ettiği yeminin Kur'an i'cazını ve belağatini gösteren bir tasvir ile izah eder. Ateizmin, İmansızlık yolunda nihayetsiz zorluklar taşıdığını açıklar. İman ve tevhid yolunda ise sonsuz kolaylıklar bulunduğunu izah eder. Gece vaktinde,  yüksek bir katran ağacının başındaki yuvada, semanın yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne baktığını ve bu kudret harikalarını tekvir suresinin 14. ve 15. Ayetleriyle izah eder. ( “yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara” ayetleri )
   Kur'an-ı Hâkim’in, yıldızların doğuş ve batışı üzerine ettiği kasemin i'caz ve belağatini gösteren bir tasvirdir. Dünyanın, gökyüzü denizinde yüzen İlahi bir gemi olduğunu; bütün varlıkların yaratılışını bir tek Allah'a vermekte son derece kolaylık ve rahatlık olacağını, eşyanın icadını değişik sebeplere ve tabiata dayandırmakla son derece zorluk olduğunu izah eden güzel bir açıklamadır.
Dördüncü Mektup
   Risale-i Nur'un Cenab-ı Hakk'ın Rahim ve Hâkim isimlerine mazhar olduğunu gökyüzünde ki yıldızların tasvirini şiir tarzında dile getirmiş. "Kendisine hikmet verilene pek çok hayır verilmiştir." Ayetin sırrının Risale-i Nur'da gözüktüğünü söylüyor.
Beşinci Mektup
   Velayetin üç kısım olduğunu açıklayıp, bu zamanda velayet-i kübra olan sünnet-i seniyeye ittiba ederek, imanın hakikatlerinin neşrindeRisale-i Nur'un daha kısa bir zamanda o vazifeyi gördüğünü açıklamaktadır.
Altıncı Mektup
   "Allah bize yeter o ne güzel vekildir." ayetinin kendi hayatında verdiği teselliyi anlatmaktadır.
Yedinci Mektup
   Peygamber Efendimizin(ASM), çok evliliğinin ve bilhassa Hazret-i Zeynep ile evlenmesinin hikmetlerini izah eder.
Sekizinci Mektup
   Besmelenin güzel bir sırrını tefsir eden Rahman ve Rahim isimlerinin bir vesilesi olan şefkatin, aşktan çok daha yüksek ve keskin olduğunu anlatır.
Dokuzuncu Mektup
   Keramet, ikram, inayet ve istidracın mühim bir kaidesini izah eder. Ayrıca iman ve İslâm arasındaki mühim bir farkı açıklar. İmansız İslamiyetin, ya da İslamiyetsiz imanın kurtuluş sebebi olup olmayacağını izah eden güzel, ilmi bir konudur.
Onuncu Mektup
   İki sualin cevabı olup, İmam-ı Mübin'in ile kitab-ı Mübin'in tanımını yaparak haşir meydanının nerede olduğunu izah eden güzel bir tefsirdir.
On Birinci Mektup
   1- Şeytanın verdiği vesveseye karşı gayet kuvvetli manevi bir ilaç hükmünde izahat yapmıştır.
   2-Medeni kanunun Kur'an'a zıt olan, miras konusundaki prensiplerinin haksız ve yanlış olduğunu misallerle açıklamaktadır.
   3-"Anneye mirasta altı da bir vardır." ( Nisa suresi ayet:11 )
   Medeni kanunun anneye mirasta pay vermemekle büyük bir haksızlık ettiğini izah etmektedir.
On İkinci Mektup
   1-Hazret-i Âdem’in Cennetten çıkarılması konusu
   2-İnsanların bir kısmının Cehenneme girmesi 
   3-Şeytanın ve kötülüklerin yaratılması hikmeti
   4-Masum insanlara ve hayvanlara belaların ve musibetlerin musallat olmasının hikmetlerini izah ve ispat eden ehemmiyetli bir risaledir.
On Üçüncü Mektup
   1-Bediüzzaman Hazretlerinin sürgün hayatında ki hal ve istirahatini açıklıyor.
   2-İzin belgesini almak için neden müracaat etmediğini izah ediyor.
   3-Dünyevi siyasetten niçin uzak durup ilgilenmediğini örneklerle açıklamaktadır.
On Dördüncü Mektup: Telif edilmemiştir.
On Beşinci Mektup
   Altı mühim sualin cevabı olup, Sahabe devrinde ve daha sonra İslâm âlemi içinde cereyan eden bazı hadiseleri izah eder.
   1-Üç halifenin şehit olmaları
   2-Cemel ve Sıffin vak'ası
   3-Hilafet ve saltanat mücadeleleri
   4-Hz. Hüseyin ( r.a )'ın başına gelen feci muamelenin hikmetinin ne olduğu,
   5-Hz. İsa ( a.s )'ın gelmesi ve deccalı öldürmesi,
   6-"Allah'ın zatından başka her şey yok olucudur." (Kasas suresi:88. Ayetin güzel bir tefsiridir)
On Altıncı Mektup
   1-Niçin siyasetten çekildiği sualine cevap verdiği.
   2-Niçin siyasetten bu kadar sakındığını, izah etmektedir.
   3-Bediüzzaman, ben şeyh değilim. Ben hocayım konusu,
   4-Menfi milliyetçiliğin zararları,
   5-Sana gelen zahmetlere sıkıntılara nasıl dayanıyorsun?  Suallerine cevap veriyor.
   6-Evhamlı birkaç soruya cevap veriliyor.
On Yedinci Mektup
   Bediüzzaman’ın kendisine ahiret kardeşim dediği Hafız Halid Efendinin çocuğunun vefatı münasebetiyle yazdığı bir Taziyenamedir.
On Sekizinci Mektup: Bu mektup üç önemli meseleden oluşmuştur.
   1-Evliyanın keşifle gördüğü Kaf dağı, arz-ı beyza ve meşmeşiye konusu
   2-Vahdet-ül vücut meselesi
   3-Kâinattaki faaliyetin ve değişimin sırrı ve hikmeti nedir?
On Dokuzuncu Mektup
   Mu'cizat-ı Ahmediye risalesi 1929 yılında, üç yüzden fazla mu’cizatı beyan eder. Risalet-i Ahmediyenin (a.s.m) mu'cizesini izah ettiği gibi, kendisi de o mu'cizenin kerametidir. Aşağıda belirtmiş olduğum maddeler ile harikalığına bakalım:
   1-Nakil ve rivayet olmakla beraber, yüz sahifeden fazla olduğu halde, kitaplara müracaat edilmeden ezber olarak yazılmıştır.
   2-Dağ, bağ köşelerinde, üç dört gün zarfında, her günde iki üç saat çalışmak şartıyla, tamamı On İki saatte telif edilmesi harika bir olay ve bir keramettir.
   3-Bu risalenin uzun olmasının ne yazması usanç verir ve ne de okunması. Halavet ve tatlılığı kendisini göstermektedir.
   4-Kur'an hattı ile yazmada tembel olanlar dahi şevk ile yazmaya başlamışlar.
   5-Çok sıkıntılı ve usanç veren bir zamanda yazılmış. Üstadımızın yakın çevresinde bulunanlar Yetmiş adede yakın yazmaları bu risalenin ayrı bir ikramı ve kerametidir.
   6-Kur'an hattı ile bu risaleyi yazanlar kendileri yazmada acemi olmaları ve tevafuk dediğimiz kelimelerin alt altta bir hizada denk gelmesinin tevafukudur.  Örneğin Hz peygamberin (ASM) ismi eserin tamamında,  Kur'an kelimesi ise 5. Parçada tevafuk olması bunun gaybi bir sır, mu'cize-i Ahmediyenin (a.s.m) bir kerametidir.
   7-On dokuzuncu risaleyi tevafuklu yazanlar bir birlerini görmedikleri ayrı ayrı yerde bir birinden habersiz yazdıkları nüshalarda ki tevafuk yine kerametli bir risale olduğu aşikârdır.
   8-On dozuncu mektub okunduğunda baş kısmında yazılan esas kurallar ve kaideler çok mühimdir. Okurken dikkat edilmesi gerekir.
   9-Bu risalede geçen hadislerin hemen tamamı hadis imamlarınca makbul ve doğru bulmaları risaletin en kat'i hadiselerini izah ediyor.
   10-Bu risale üstadımız tarafından yazıldığında, üstadın yanında hiçbir hadis kitabının bulunmadığı, eksiklik görüldüğü takdirde hadis-i bil mana olarak bakılması hususundaki uyarısı dikkate alınmalıdır. Kendi ifadesiyle, hadis-i bilmana caizdir.
   11-Bu risalenin meziyet ve üstünlükleri yazılsa bu risale kadar bir kitap yazmak gerekecek. Dikkatle ve odaklanarak okumanız yeterli olacaktır.
   Hz. Muhammed  (a.s.m.) peygamberimizin, peygamberlik delilleri olan üç yüzden fazla mu'cizesinin çok akıcı bir üslup ile izah edildiği on dokuzuncu mektup on dokuz işarettir.
   Birinci Nükteli İşaret: Kâinatın Sahibi olan Rabbimiz, insanların en mükemmeli olan Hz. Muhammed (a.s.m.) ile konuşmuş ve onu tüm insanlığa rehber ve mürşit yapmıştır.
   İkinci Nükteli İşaret: Peygamberimizin,  Rabbimiz tarafından mucize delilleriyle peygamberliğinin ispatıyla ilgili mucizelerdir.
   Üçüncü Nükteli İşaret: Hz. Muhammed'in (a.s.m.) elçiliğinin umumiliğini gösteren deliller.
   Dördüncü Nükteli İşaret: Hz. Peygamberin (a.s.m.) Ashabı, ailesi ve ümmetiyle ilgili önceden gaybi haber verdiklerinin tam olarak anlaşılmasını sağlamak amacıyla altı esas kuraldan bahsediyor.
   Beşinci Nükteli İşaret: Al-i Beyti ve ashabının başına hangi olayların nasıl geleceğini haber vermiş. "Hz. Ali (r.a.) halifeliğe herkesten daha fazla layık olduğu halde neden birinci halifelik ona verilmedi? “Neden Hz. Ali ( r.a. ) halifeliği süresince İslâm'da birçok karışıklık oldu?" Neden halifelik al-i beytten devam etmedi? Mübarek İslamiyet ve nurani asr-ı saadetin başına gelen o dehşetli kanlı fitnenin hikmeti nedir?"
   Altıncı Nükteli İşaret:
   1-Gayb-i yani geleceğe ait haberlerle ilgili Hz. Peygamber’in (a.s.m.) mucizeleri. 2-Şiilerin Hz. Ali'ye (r.a.) olan muhabbetleri, 3-İstanbul fethedilecek, 4-Sıffin'de Hz Ali ile Muaviye'nin savaşını haber vermiş, 5-Hz. Peygambere sihir yapılması, 6-Yezid ve Velid gibi şerir reislerin fesadını haber vermiş.
   Yedinci Nükteli İşaret: Taam yani Yemek bereketiyle ilgili Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mucizelerini on altı örnekle anlatıyor.  Mühim bir nükteden bahsediyor.
   Sekizinci İşaret: Hz. Peygamberin elinden çeşme gibi suyun akması ve ağız suyunun temasıyla sulardaki bereket mucizesini dokuz misal ile izah ediyor.
   Dokuzuncu İşaret:  Ağaçlarla ilgili Peygamberimizin mucizeleridir. Ağaçların insanlar gibi Peygamber Efendimizin emirlerini dinlemeleri ve yerlerinden çıkıp onun yanına gelmeleri, ona olan sevgi ve bağlılıklarını dile getirmelerini sekiz misal ile anlatıyor. Ayrıca, Buluğ çağına ermeden vefat eden çocukların, ebedi ve sevimli cennette daimi çocuk kalacağını izah eder.
   Onuncu İşaret: Mescid-i Şerif-i Nebevide Kuru bir direğin ağlamasıyla ilgili mucize anlatılıyor.
   On Birinci İşaret: Kayalar, dağlar gibi cansızların Peygamberimizin mucizelerini gösterdiklerine işaret eder.
   On İkinci İşaret: On birinci işaretle alakadar olan üç misal, fakat gayet mühim misallerdir.
   On Üçüncü İşaret: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hastaları ve yaralıları iyileştirmesiyle ilgili sekiz misalle Mucizeler anlatılıyor.
   On Dördüncü İşaret: Peygamberimizin Efendimizin (a.s.m.) dualarıyla ortaya çıkan mucizelerden bahseder. Dokuz Misalle anlatıyor.
   On Beşinci İşaret: Üç şubeden oluşuyor:
   Birinci Şubesi: Hayvanların Peygamber Efendimizi (a.s.m.) nasıl tanıyıp tasdik ettiklerini beş hadise ile açıklıyor.
   İkinci Şube: Cenazelerin ve cinlerin ve melâikelerin Peygamberimizi (a.s.m.) nasıl tanıyıp tasdik ettiklerini açıklar.
   Üçüncü Şube: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Allah (c.c.) hıfz ve ismeti ile korunmasıyla ilgili yedi hadise ile anlatılan mucizesidir.
   On Altıncı İşaret: Peygamberimizin irhasat denilen Peygamberliğin gelmesinden önce ortaya çıkan, fakat peygamberlikle ilgili olan delillerden bahseder. Üç kısımdır.
   Birinci Kısım: Tevrat, İncil, Zebur ve suhufu enbiyanın kutsal kitapların Hz. Muhammed (a.s.m.) hakkında verdikleri haberlerdir.
   İkinci Kısım: Kâhinlerin ve bir nevi evliya hükmünde olan bazı arif-i billah insanların Hz. Muhammed'in (a.s.m.) geleceğini haber vermeleri.
   Üçüncü Kısım: Hz. Muhammed'in (a.s.m.) dünyaya teşrifleri anında meydana gelen bazı harika hadiseleri on misalle anlatır.
   On Yedinci İşaret: Peygamberimizin (a.s.m)  Kur'an'dan sonra en büyük mucizesi kendi zatıdır.
   On Sekizinci İşaret: Resul-i Ekrem (a.s.m.) en büyük mucizesi olan Kur’an-ı Kerim hakkındadır. Kur’an’ın mucizeliğini anlatan üç nüktedir.
   Birinci Nükte: Kur’an-ı Kerimin i’cazının belagatidir.
   İkinci Nükte: Resul-i Ekrem (a.s.m ) zamanında Ceziret-ül Arabda en ziyade dört şey revaçta
   Birincisi: Belagat ve fesahat, İkincisi: Şiir ve hitabet, Üçüncüsü: Kâhinlik ve gaipten haber vermek, Dördüncüsü: Geçmiş zamanda ki hadiseleri ve kâinattaki olayları bilmekti. İşte Kur'an geldiği zaman bu dört nevi bilgi sahiplerine meydan okudu.
   Üçüncü Nükte: Kur’an’ın mahiyetindeki gerçek hakiki tefekkürdür. Arapça tefekkür ve manası yazılmıştır.
   On Dokuzuncu Nükteli İşaret: Hz. Muhammed'in (a.s.m.) sıdkı ve bunun tevhide delâletini on beş esasla izah ediyor. Bir ikramı İlâhî Ve bir eser-i İnayeti Rabbaniye.
   Mu'cizat-ı Ahmediye'nin Birinci Zeyli: On dört Reşha ile izah ediliyor. Hz. Muhammed'in (a.s.m)  risaletine ve Ay'ın iki parça olması Şakk-ı Kamer mucizesine dair beş noktanın izahından sonra Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m) zeylinin bir parçası ile Ayetü'l-Kübra Risalesinin Risalet-i Ahmediyeden Bahseden On Altıncı Mertebesini dokuz madde ile izah edilmektedir.
Yirminci Mektup
   Bir Mukaddime ile İki Makamdan oluşmuştur. Birinci Makamda On bir kelime ile kelime-i tevhid izah edilmekte, İkinci Makamda ise, İsm-i a'zam ile tevhid hakikatının ispatı yapılıyor.
   Yirminci mektubun onuncu kelimesine zeyl; Allah'ın gücünün her şeye yettiğini izah eder.
Yirmi Birinci Mektup
   İhtiyar anne, baba ve akrabalara karşı şefkat ve merhametle davranılmasının önemini açıklar.
Yirmi İkinci Mektup
   İki mebhas olup Birinci Mebhasta; Müslümanlar arasındaki kardeşlik ve sevginin önemini vurgular. Ayrılık kin ve düşmanlığın hem İslamiyet açısından, hem sosyal hem de şahsi hayat, hem de manevi hayat açısından ne kadar zararlı olduğunu ikna edici bir üslup ile açıklar. İkinci Mebhasta ise; Düşmanlık kadar İslamiyet’e zararlı olan hırstan aç gözlülükten sakınmanın ve zekâtın önemini izah edilmektedir.
   Hatime: Gıybet hakkındadır. "Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?" (Hucurât Suresi: 12)  âyetine ait altı kelimenin her birine tek tek açıklama yapar.
Yirmi Üçüncü Mektup
    Farklı konularda sorulan yedi suale verilen cevaptır.
   Birinci Sualiniz: Mü‘minin mü‘mine en iyi duası nasıl olmalıdır?
   İkinci Sualiniz: Sahabe-i kirama "radıyallahu anh" ifadesini başka insanlar için de bu manada söylemek uygun mudur?
   Üçüncü Sualiniz: "Müçtehitlerin büyükleri mi daha üstün, yoksa hak tarikatların şahları aktabları mı üstündür.
   Dördüncü Sualiniz: "Allah sabredenlerle beraberdir" ayetinin hikmet ve gayesi nedir?
   Beşinci Sualiniz: Nübüvvetten önce Hz. Muhammed (s.a.v) nasıl ibadet ederdi?
   Altıncı Sualiniz: Hz. Muhammed'e (a.s.m.) peygamberliğin 40 yaşında gelmesinin ve ömrü saadetlerinin 63 olmasının hikmeti nedir?
   Yedinci Sualiniz: "Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlarınıza benzemeye çalışanlar; ihtiyarlarınızın kötüsü de gençlerinize benzemeye çalışanlardır.." Bu bir hadis midir ve bundan Murad nedir?
   Sekizincisi: Hz. Yusuf'un (a.s.) "Allahlım, benim canımı Müslüman olarak al ve beni Salihlere kat." (Yusuf Suresi: 101) demesinin hikmetini izah eder.
Yirmi Dördüncü Mektup
   Kâinatın anlaşılması zor olan sırlarından önemli bir sırrını ve Esmâü'l-Hüsnâdan olan Rahîm, Hâkim, Kerîm ve Vedûd isimlerinin tecellilerinin hikmetlerini izah eder. İki makamdır.
   Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli: "Ey insanlar! Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?Mealindeki ayetin beş nüktede izahı yapılarak duanın önemi ve duanın çeşitlerini izah eder.
   Yirmi Dördüncü Mektubun İkinci Zeyli: Peygamberimizin  (a.s.m.) Mevlid-i Nebeviyenin mi'raciye kısmında 5 nükteyi beyan eder.
Yirmi Beşinci Mektup: Yasin Suresine dairdir. Telif edilmemiştir.
Yirmi Altıncı Mektub: Dört Mebhastır.
   Birinci Mebhas: Şeytan ve şeytana tabi olanların Kur’an’a yönelik vesvesesini çürüten ve onları susturan bir cevaptır.
   İkinci Mebhas: Üstad Bediüzzaman'ın üç değişik şahsiyetinin olduğunu izah ediyor.
   Üçüncü Mebhas: Milliyetçilik ile ilgili yedi meseleden oluşuyor.
   Birinci Mesele: "Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık Ve birbirinizi tanıyasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık" (Hucurât Suresi: 13. ayetinin hakikatini Eski Said'in diliyle açıklar.
   İkinci Mesele: Ayetin işaret ettiği "birbirini tanıma ve yardımlaşma" düsturunu izah eder.
   Üçüncü Mesele: Avrupa zalimleri Milliyetçilik fikrini menfi bir şekilde İslam’a sokmaya çalışanlara verilen bir cevaptır.
   Dördüncü Mesele: Müspet milliyet, hayat-ı içtimaiyenin ihtiyac-ı dâhilîsinden ileri geliyor.
   Beşinci Mesele: Asya’da uyanan kavimler fikri milliyete sarılıp Avrupa'yı taklit etmelerinin yanlışlığını ifade ediyor.
   Altıncı Mesele: Menfi milliyetçilikte ifrat edenlere bir hitap edenleri ikaz eder.  İslam hamiyetinin önemini dile getirir.
   Yedinci Mesele: Menfi milliyetçilikte fazla hamiyet gösterenleri ikaz eder.
   Dördüncü Mebhas: Altı sorunun cevabı olan, birbirinden bağımsız on meseleden oluşur.
   Birinci Mesele: Rabb-ül âlemin tabir ve tefsirinden " On sekiz bin âlem "  ifadesinin adedinin hikmetini izah eder.
   İkinci Mesele: Muhyiddin Arabi, Fahreddin Râzî'ye yazdığı mektubunda şöyle diyor: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır" Bu ne demektir? Maksat nedir?
   Üçüncü Mesele: "Şüphesiz Biz insanoğlunu şerefli kılmışızdır" (İsrâ Suresi: 70.) ayetinin " Gerçekten insan çok zalim ve çok cahildir" (Ahzab Suresi: 72.) ayetiyle vech-i tevfiki nedir? Ayetlerin birbiriyle uyumu nedir?
   Dördüncü Mesele:  "Lailahe illallah ile imânınız yenileyiniz" hadis-i şerifinin hikmeti nedir? İman nasıl yenilenir? Hikmetini izah ediyor.
   Beşinci Mesele: Yalnız " La ilahe illallah" diyen fakat "Muhammedur-Resulullah" demeyen kurtulur mu? Ehl-i necat olur mu?
   Altncı Mesele:  "Şeytanla Münazara" namındaki Birinci Mebhastaki konunun izahı.
   Yedinci Mesele: Vehme maruz, fütura düşen bazı dostlarıma kuvve-i maneviyeyi teyid edecek ikram-ı Rabbaniyi beyan eden yedi şefkat tokadı.
   Sekizinci Mesele: Elfaz-ı Kur’âniye ve zikriye ve sair tesbihlerin kelimelerin ve cümlelerinin tercümesi mümkün müdür?
   Dokuzuncu Mesele: Mühim ve mahrem bir mesele ve bir sırr-ı velayet. "Ehl-i Sünnetin dışında velâyet yolu olabilir mi?
   Onuncu Mesele: Üstad, kendisini ziyarete gelenlere bir düstur vermiştir. Ziyaretine gelenlerin Dost, Kardeş ya da Talebe olarak gelebileceklerini, diğer yolların kapalı olduğunu, bu üç görüşmenin üç meyvesinden söz eder.
Yirmi Yedinci Mektup: Barla Lahikası, Kastamonu Lahikası ve Emirdağ Lahikalarından oluşmuş olup müstakil olarak neşredilmiştir.
Yirmi Sekizinci Mektup: Şu mektup sekiz meseledir:
   Birinci Risale olan Birinci Mesele: Rüya tabirlerine ait altı nükte-i hakikat ile izah ediyor. Yedincisinde ise, rüyada geçen sarıklı küçük genç bir zata değiniyor.
   İkinci Mesele olan İkinci Risale: "Hz. Mūsā (as), Hz. Azrail'in (as) gözüne tokat vurmuş mealindeki hadise dair ehemmiyetli bir münakaşayı kaldırmak ve halletmek için yazılmıştır.
   Üçüncü Mesele olan Üçüncü Risale: Risale-i Nur bu zamanda önemli bir irşad görevini yerine getiriyor. Beş nokta ile izah ediyor.
   Dördüncü Risale olan Dördüncü Mesele: İhvanları uyaracak cüz'i bir meseleye ait bir sorunun cevabını dört nokta ile izah ediyor.
   Beşinci Risale olan Beşinci Mesele: Şükür Risalesi
   Altıncı Risale olan Altıncı Mesele: Haremeyn-i şerifeyne Vehhabilerin tasallutuna dairdir.
   Yedinci Risale olan Yedinci Mesele: "De ki;  Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle yalnız bunlarla sevinsinler.  Bu, onların dünyada toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır" (Yunus Suresi, 10.58) ayetinin, Risale-i Nur talebeleri hakkındaki önemli bir sırrını, yedi sebeple izah ediyor.
   Burada Üstadın Mahrem gördüğü bir suale cevap verilmiştir. “Neden senin Kur'an'dan yazdığın Sözlerde bir kuvvet, bir tesir var ki, müfessirlerin ve ariflerin sözlerinde nadiren bulunur.” Sualine güzel bir cevap veriliyor.
   Yedinci Meselenin Hatimesidir: İlahî yardım şeklinde gelen gaybi işaretler hakkındaki şüphelerin dağıtılmasına dairdir. Şu hatime dört nüktedir? Ahmed Galib'in fıkrası
   Sekizinci Risale olan Sekizinci Mesele: Şu mesele, altı sualin cevabı olup sekiz nüktedir.
   Birinci Nükte: işareti gaybiyeye dair.
   İkinci Nükte: Tevafukat-ı gaybiye
   Üçüncü nükte: Kardeşimiz Abdülmecid’in, 26. Mektubun, 3.mebhasını lüzumsuz bir ihtiyata binaen ziyade görmesini,  sen de onun ziyadesini ziyade görmekliğin beni ziyade sevindirdi.
   Dördüncü Nükte: Kıyamet günü ve meydan-ı haşire dairdir. Keyfiyeti izah edilmektedir
   Beşinci Nükte: Zaman-ı fetrette peygamberimizin ecdadı bir din ile mütedeyyin miydiler?
   Altıncı Nükte: Hz. Peygamberin (a.s.m) ecdatlarından nebi gelmiş midir?
   Yedinci Nükte: Hz. Peygamberin (a.s.m) peder ve valideleri ve ceddinin imanı hakkında en doğru, en kuvvetli olan haber hangisidir?
   Sekizinci Nükte: "Amcası Ebu Talib'in imanı hakkındaki en esahh yani en doğru söz." nedir?
Yirmi Dokuzuncu Mektup
   Dokuz önemli nükteyi içeren dokuz kısımdır. Birinci kısım, dokuz nüktedir.
   Birinci Nükte: "Kur’an’ı Hâkimin sırları bilinmiyor. Tefsir eden müfessirler Kur’an’ın hakikatini anlamamışlar" diyenlere cevap veriliyor.
   İkinci Nükte: "Güneşe ve kuşluk vaktinde ki aydınlığa andolsun." (Şems Suresi, 91/1.) gibi ayetlerde Cenab-ı Hakkın birçok şeye yemin etmesinin hikmeti izah ediliyor.
   Üçüncü Nükte: Kur'ân-ı Kerimde surelerin başlarında bulunan harflerin (huruf-u mukattaa) hikmetinin ilahi bir şifre olduğunu izah ediyor.
   Dördüncü Nükte: Kur'ân-ı Kerimin manevi i'câzındaki üslubun hakiki tercümesinin mümkün olunamayacağını açıklar.
   Beşinci Nükte: Kur'ân-ı Kerimin lafızlarını tercüme etmek mümkün değildir. Elhamdülillah kelimesi örnekleminden hareketle gerekli izahlar yapılmıştır.
   Altıncı Nükte: "Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz." (Fatiha Suresi. 1:5) mânâsını izah eden üstadın başından geçen hakikatli bir hayali anlatıyor.
   Yedinci Nükte: "Allah'ım! Bizi doğru yola kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet." (Fatiha Süresi, 1:6-7) ayetinin hikmetinin hikmetini izah ediyor.
   Sekizinci Nükte: Hukuk-u şahsiye ve bir nevi hukukullah sayılan hukuk-u umumiye namıyla iki nevi hukukun var olduğunu açıklıyor.
   Dokuzuncu Nükte: Şeriatın bir kısmı "taabbudi" bir kısmın "makulü-l mana” olduğunu izah ediyor.
   İkinci Risale olan İkinci Kısım: Ramazan-ı Şerif orucuna dairdir. Ramazan-ı Şerifin pek çok hikmetlerinden dokuz hikmeti beyan eder. " Ramazan ayı;  insanlar için hidayet olan Allah'ın doğru yolunu ve hak ile batılı ayıran apaçık delilleri içeren Kur'an'ın indirildiği aydır." (Bakara suresi: 185 ) ayetini izah eder.
   Birinci Nükte: Ramazan-ı Şerif orucu İslam’ın beş rüknün birincisi olduğunu ve Cenab-ı Hakkın verdiği nimet cihetini izah ediyor.
   İkinci nükte: Cenab-ı Hakkın nimetlerinin şükrüne bakan yönünü açıklıyor.
   Üçüncü Nükte: Ramazan orucunun hayat-ı içtimaiyeye bakan hikmeti açıklıyor.
   Dördüncü Nükte:  Ramazan-ı Şerifteki oruç nefsin terbiyesine bakan hikmetini izah ediyor.
   Beşinci Nükte: Orucun, ahlakın güzelleşmesine bakan hikmet cihetini izah ediyor.
   Altıncı Nükte:  Ramazan-Şerifin, Kur'an-ı Hâkimin nüzulüne bakan hikmetini açıklıyor.
   Yedinci Nükte: Ramazan'ın siyamı dünyada ahiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insanın kazancına baktığı cihetteki hikmetlerinden bir hikmeti izah ediyor.
   Sekizinci Hikmet: Ramazan-ı Şerif, insanın hayat-ı şahsiyesinin perhiz hikmetini açıklıyor.
   Dokuzuncu Hikmet: Ramazan-ı Şerifin orucu doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmeti izah ediyor.
   Üçüncü Risale olan Üçüncü Kısım: Kur'an-ı Azimüşşanın enva-ı i'cazı ve "Allah" kelimesi (Lafzullah) hakkında izahat verilmiş.
   Dördüncü Risale Olan Dördüncü Kısım: Rakamlarla Lafzullah dört nüktede beyan edilmiş.
   Beşinci Risale olan Beşinci Kısım: "Allah göklerin ve yerin nurudur." (Nur Suresi, 24/35.) ayetine dairdir. On sekiz bin âlemin her birinin ışığı birer ismi ilahi olduğunu izah ediyor.
   Altıncı Risale olan Altıncı Kısım: Şeytanın desiseleri ve Kurtuluş Çarelerini izah eder.  Kur'ân-ı Kerimin tilmizlerini ( talebelerini ) ve hadimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır.
   Birinci Desise: Hubb-u cah, Makam-Mevki Sevgisi
   İkinci Desise: İnsanda en mühim ve esaslı bir his, hiss-i havftır. Korku damarıdır.
   Üçüncü Desise-i Şeytaniye: Tamah. Yani hırs ve açgözlülük
   Dördüncü Desise-i Şeytaniye: Irkçılık, Milliyetçilik ve Türkçülük konusunu izah ediyor.
   Beşinci Desise-i Şeytaniye: İnsanda en tehlikeli damar enaniyettir. Ve en zayıf damarı da odur. Kendini beğenme, benlik.
   Altıncı Desise-i Şeytaniye: İnsandaki tembellik ve tenperverlik ve vazifedarlık damarını izah ediyor. Rahata düşkünlük ve görevi ihmal etmeği açıklıyor.
   Kudsi bir Tarihçe: 1351 senesine "sene-i Kur'an'iye tabir edilebilir." Lafz-ı Kur'an'daki tevafukatın sırr-ı acibi, Kur'an'ın tefsiri olan Risale-i Nur eczalarında o sene göründü. Ve hatt-ı Kur'an'ın tebdiline karşı, Kur'an şakirdlerinin bütün kuvvetleriyle hatt-ı Kur'aniyi muhafazaya çalışması aynı senededir.
   Altıncı Risale olan Altıncı Kısmın Zeyli: Es'ile-i Sitte Risalesidir. İstikbalde bize gelebilecek nefret ve tahkirden sakınmak için şu mahrem zeyl yazılmıştır. Yani "Tuh o asrın gayretsiz adamlarına! Denildiği zaman yüzümüze tükürükleri gelmemek için yazılmıştır. Altı sualime cevab isterim diyor.
   Yedinci Risale olan Yedinci Risale: İşarat-ı seba. Üç sualin cevabı olarak Yedi İşarettir. "Allah'a Ve resulüne iman edin ki, o ümmi peygamber de Allah'a ve onun sözlerine iman etmektedir.  Ona uyun ki,  doğru yolu bulasınız" (A'raf Suresi, 7/158.) ve "Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz kâfirler isterse hoşlanmasınlar." (Tevbe Suresi, 9/32.) ayetlerinin bir sırrını ve hakikatini yedi işaretle izah ediyor. Yedi mühim suale verilen cevaplardan oluşuyor.
   Birinci Sual: Dört işarettir:
   Birinci İşaret: Londra'da ihtida edenler "Hidayete eren ecnebilerden imana gelenler memleketlerinde ezan ve kamet gibi çok şeyleri kendi lisanlarına tercüme ediyorlar, yapıyorlar. Âlem-i İslâm onlara karşı sükût ediyor, itiraz etmiyor. Şeriatın buna cevaz vermesi anlamına geldiğini göstermez mi?" diye soran bid'at ehline verilen bir cevap.
   İkinci İşaret: Hristiyan dininde inkılap yapan Protestanlara başlangıçta mürted denildi. Sonra Hristiyan olarak kabul edildi. Öyle ise, İslamiyet’te de böyle dini bir inkılap olabilir sualine cevap veriliyor.
   Üçüncü İşaret: Ehl-i bid'a diyorlar ki: "Bu taassub-u dini bizi geri bıraktı. Bu asırda yaşamak, taassubu bırakmakla olur. Avrupa taassubu bıraktıktan sonra terakki etti.”
   Dördüncü İşaret: İslamiyet’in milliyetçilik yoluyla kuvvetleneceğini iddia edenlere izahattır.
   Beşinci İşaret: Ahir zamanda Mehdi geleceğine ve fesada girmiş âlemi ıslah edeceğine dair birçok sahih rivayet vardır. Hâlbuki şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Sualine cevap veriyor.
   Altıncı İşaret: Hazret-i Mehdinin cemiyeti nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akârânesini tamir edecek. Sualine cevap veriyor.
   Yedinci İşaret: Diyorlar ki: Senin eski zamandaki müdafaatın ve İslamiyet hakkında ki mücahedatın, şimdiki tarzda değil. Hem Avrupa’ya karşı İslamiyet’i müdafaa eden mütefekkirin tarzında gitmiyorsun. Neden Eski Said’in vaziyetini değiştirdin? Sualine cevaptır.
   Sekizinci Kısım olan Rumuzât-ı Semâniye: Sekiz Remizdir, yani sekiz küçük risaledir. Şu remizlerin esası, ilm-i cifrin mühim bir düsturu ve ulûm-u hafiyenin mühim bir anahtarı ve bir kısım esrar-ı gaybiye-i Kurabiyenin mühim bir miftahı olan tevafuktur. İleride başka mecmuada neşr edileceğinden buraya derc edilmedi. Bu bölümün içinde “İnna a’teyna” da bulunmaktadır.
   Dokuzuncu Kısım (Telvihat-ı Tis'a): Yunus Süresinin 62. Ayeti olan “Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.” Hakikatinden hareketle Velâyet ve tarikatler hakkında “Dokuz Telvih” ile izahat Yapılmıştır.
   Birinci Telvih: Tasavvuf, tarikat, velâyet ve seyr-ü sülükü gayet güzel izah ediyor.
   İkinci Telvih: Bu seyrü sülük-i kalbinin ve hareket-i ruhaniyenin miftahları ve vesileleri, zikr-i ilahi ve tefekkürdür. Allah'ı zikir etmeyi ve tefekkürü izah ediyor.
   Üçüncü Telvih: “Velayet bir hüccet-i risalettir, tarikat bir burhan-ı şeriattır.” konusu izah ediliyor.
   Dördüncü Telvih: Meslek-i velayet;1-Çok kolay olmakla beraber çok müşkülatlıdır.2-Çok kısa olmakla beraber çok uzundur.3-Çok kıymettar olmakla beraber çok hatarlıdır.4-Çok geniş olmakla beraber çok dardır.
   Beşinci Telvih: Tarikatın gayet mühim bir meşrebi olan Vahdetü'l-vücud namı altında ki vahdetü’ş-şühudu açıklıyor.
   Altıncı Telvih: Velâyet yolları içinde en güzeli, en müstakimi, en parlağı, en zengini sünnet-i seniyeye ittiba, en mühim esası ihlas, en keskin kuvveti muhabbettir. Bu dünya, darül hikmettir, darül hizmettir; darül ücret ve mükâfat yeri olmadığı izah ediliyor.
   Yedinci Telvih: Şeriat; doğrudan doğruya, gölgesiz, perdesiz, sırr-ı ehadiyet ile rububiyet-i mutlaka noktasında hitab-ı İlahînin neticesidir. Tarîkatın ve hakikatin en yüksek mertebeleri, şeriatın cüzleri hükmüne geçer. Yoksa daima vesile ve mukaddime ve hâdim hükmündedirler. Neticeleri, şeriatın muhkematıdır.
   Tarikat ve hakikat, vesilelikten çıkmamak gerektir. Eğer maksud-u bizzat hükmüne geçseler o vakit şeriatın muhkematı ve ameliyatı ve sünnet-i seniyeye ittiba, resmî hükmünde kalır; kalp öteki tarafa müteveccih olur. Yani namazdan ziyade halka-i zikri düşünür; feraizden ziyade, evradına müncezib olur; kebairden kaçmaktan ziyade, âdab-ı tarîkatın muhalefetinden kaçar. Hâlbuki muhkemat-ı şeriat olan farzların bir tanesine, evrad-ı tarikat mukabil gelemez; yerini dolduramaz. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm Hâtemü'l-enbiya'dır ve umum nev-i beşer namına muhatab-ı ilahîdir; elbette nev-i beşer, onun caddesi haricinde gidemez ve bayrağı altında bulunmak zarurîdir.
   Sekizinci Telvih: Sekiz tehlikeden(vartadan) bahseder. Bu sekiz tehlikeyi özetleyecek olursak;
   1-Sünnet-i seniyeye tamam ittibaı riayet etmeyen bir kısım ehl-i sülûk; velayeti, nübüvvete tercih etmekle vartaya düşer.
   2-Ehl-i tarîkatın müfrit bir kısmı evliyayı sahabeye tercih, hatta enbiya derecesinde görmekle vartaya düşer.
   3-İfrat ile tarîkat taassubu taşıyanların bir kısmı, âdab ve evrad-ı tarîkatı sünnet-i seniyeye tercih etmekle sünnete muhalefet edip sünneti terk eder fakat virdini bırakmaz. O suretle âdab-ı şer'iyeye bir lâkaytlık vaziyeti gelir, vartaya düşer.
   4- Müfrit bir kısım ehl-i tasavvuf; ilhamı vahiy gibi zanneder ve ilhamı vahiy nevinden telakki eder, vartaya düşer.
   5-Sırr-ı tarîkatı anlamayan bir kısım mutasavvıfe, zayıfları takviye etmek ve gevşekleri teşci etmek ve şiddet-i hizmetten gelen usanç ve meşakkati tahfif etmek için istenilmeyerek verilen ezvak ve envar ve keramatı hoş görüp meftun olur; ibadata, hidemata ve evrada tercih etmekle vartaya düşer.
   6-Ehl-i hakikat olmayan bir kısım ehl-i sülûk, makamat-ı velayetin gölgelerini ve zıllerini ve cüz'î numunelerini, makamat-ı asliye-i külliye ile iltibas etmekle vartaya düşer.
   7-Ehl-i hakikat olmayan bir kısım ehl-i sülûk, makamat-ı velayetin gölgelerini ve zıllerini ve cüz'î numunelerini, makamat-ı asliye-i külliye ile iltibas etmekle vartaya düşer.
   8-Hodgâm, aceleci bir kısım ehl-i sülûk; âhirette alınacak ve koparılacak velayet meyvelerini, dünyada yemesini ister ve sülûkunda onları istemekle vartaya düşer.
   Dokuzuncu Telvih: Bu telvihte, Tarîkatın pek çok meyvelerinden ve faydalarından bahseder.
   Zeyl
   Üstad Bediüzzaman bu zeyl için: ”Bu küçücük zeylin büyük bir ehemmiyeti var. Herkese menfaatlidir.” demektedir.
   Cenab-ı Hakk'a vâsıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur'an'dan alınmıştır. Fakat tarikatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kàsır fehmimle Kur'an'dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarîkıdır. Bu tarikin evrâdı: İttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebâiri terketmektir. Ve bilhassa namazı tadil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır. “Dört hatve”den ibaret olan bu yolun tek tek izahı yapılmaktadır.
   Hatime 
   Şu acz, fakr, şefkat, tefekkür tarîkındaki dört hatvenin izahatı; hakikatin ilmine, şeriatın hakikatine, Kur'an'ın hikmetine dair olan yirmi altı adet Sözlerde geçmiştir der.
   Otuzuncu Mektup: Matbu, Arabî "İşaratü'l-İ'caz Tefsiri"dir.
   Otuz Birinci Mektup: Otuz bir "Lem'a"dır.
   Otuz İkinci Mektup: Kendi kendine manzum tarzını alan matbu "Lemaat" risalesidir. Aynı zamanda "Otuz İkinci Lem'a" olup Sözler mecmuasının âhirinde neşredilmiştir.
   Otuz Üçüncü Mektup: Marifet-i İlahiyeye pencereler açan "Otuz Üç Pencereli Risale" olup bir cihette "Otuz Üçüncü Söz" olduğundan Sözler mecmuasında neşredilmiş, buraya dercedilmemiştir.
   Mektubat’ın en sonunda ise; İmam-ı Ali radıyallahü anh’ın, Risale-i Nur hakkında ihbar-ı gaybisinden bir parça olan “İşarat-ı gaybiye hakkında bir takriz” ile birlikte daha evvel tab edilen “Hakikat Çekirdekleri” namındaki risaleden 111 vecize yer almaktadır.
   Mektubat eseri; Ali Ulvi KURUCU ile Mehmet KAYALAR’ın şiirleri ile sona ermektedir.
   Allah’ın bizleri insi ve cinni şeytanların şerlerinden muhafaza etmesi ve yukarıda zikrettiğimiz hakikatlerden istifade edilmesi duasıyla Allah’a emanet olunuz.
   Zülküf KARAKOÇ/21.06.2025
 
 
[1] BSN, Zehra Yayıncılık Mektubat, 31.s, https://zehra.com.tr

[2] BSN, Zehra Yayıncılık Mektubat, 413.s, https://zehra.com.tr

[3] BSN, Zehra Yayıncılık Mektubat, 375.s, https://zehra.com.tr

[4] BSN, Zehra Yayıncılık Şualar, 516.s, https://zehra.com.tr

[5] BSN, Zehra Yayıncılık Mektubat, 516.s, https://zehra.com.tr
 
Paylaş:

Yorum Yap

💬 Yorumlar
Henüz hiç yorum eklenmedi. İlk yorumu siz yapın!

Bu içerik faydalı oldu mu?